Alkali beslenme, pH seviyesi alkali yönden zengin besinlerin tüketilmesini destekleyen beslenme biçimidir.
Yani bu beslenme tarzı yüksek asit oranına sahip yiyeceklerin tüketilmesini önermez.
Vücudumuzda pH değerleri farklılık göstermektedir. Örneğin midenin sağlığı için asidik bir ortam olması gereklidir. Fakat kandaki pH seviyesi alkali düzeyde olmalıdır. (7,35-7,45). Burada temel konumuz kan PH değeri. Çünkü alkali beslenmenin amacı kandaki PH’ ı alkali düzeyde tutmak.
Peki kandaki pH seviyemiz yediklerimizden ne kadar etkilenir?
Vücumuzda tükürük ve idrar pH seviyeleri değişkenlik gösterebilirken kan pH seviyemiz tüketilen gıdalar nedeniyle çok fazla değişmez. Çünkü kan pH seviyemizi dengede tutmak için vücudumuzun zaten bir sistemi var. Kan pH’ ı vücuttaki mekanizmalar tarafından düzenlendiği için dışardan müdahalelerle vücudun asit-baz dengesi değiştirilemez.
Buradan çıkaracağımız sonuç: Dışarıdan müdahale ile vücudumuzun asit-baz dengesini değiştiremeyiz. Alkali beslenmeye değil dengeli beslenmeye yönelmeliyiz.
Örneğin; kan PH değeri çok az düşüş gösterdiğinde sistem kandaki mineralleri çeker ve bu şekilde PH dengelenir.
Ancak kişilerin diyetleri yeteri kadar kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer asit tamponlayıcı mineralleri içermiyorsa bu mineraller kan yerine kemik, karaciğer ve kalp gibi dokuların depolarından çekilir ve problemlere yol açabilir. (osteoporoz, kemik hastalıkları)
Dolayısı ile kan pH dengesini sağlayan mekanizmaya yardımcı olmak için yeterli miktarda tamponlayıcı mineralleri sağlayan besinleri günlük rutinimize eklememiz gerekiyor.
Burada sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini tekrar vurgulamış oluyoruz çünkü günlük rutinimizde sebze, meyve, tahıl, kurubaklagil, et, süt ve suya yer verdiğimiz sürece hem alkali hem asidik hem tamponlayıcı besinleri vucudumuza alıyor ve mineral dengesini de sağlıyoruz.
Kaynak: https://dergipark.org.tr/tr/pub/gsbdergi/issue/30887/334318
Diyetisyen Asena Çopuroğlu






